Saturday, April 5, 2014

Martin Luther King ve Hayali!









 


“Vicdanların Kimliklere Yenik Düştüğü Bir Ülkede Kimse Özgür Değildir..”     (*)


1 aralık 1955 Cuma günü, Alabama’nın Montgomery şehrinde, siyah terzi bir kadın, şehir fuarındaki işinden akşam 6’da çıktı. Çok yorgundu ve bir an önce evine ulaşmak istiyordu. Otobüsün ortasındaki ‘değişken’ statülü koltuklardan birine oturdu. Yasalara göre ilk 10 sıra beyazlarındı. Siyahlar ise en arka bölümde yolculuk etmek zorundaydılar. Ortadaki değişken statülü koltuklarsa beyazların sıraları doluncaya kadar siyahların da oturabilecekleri koltuklardı. Beyaz sıralar dolduğunda ya da şoför gerekli gördüğünde siyahlar bu koltukları boşaltmak zorundaydılar. Eğer arkada da yer yoksa otobüsten inmeleri gerekiyordu.


Birkaç durak sonra otobüsün beyazlara ayrılan kısmı dolup 4 beyaz yolcu ayakta kalınca şoför değişken koltuklarda oturan 4 siyah yolcudan yerlerini boşaltmalarını istedi. 3 erkek siyah yolcu itirazsız arka tarafa geçti. Ancak adı Rosa Parks olan kadın, artık iyice yorulmuş bir insana özgü kayıtsızlıkla hiç hesapsız hiç plansız o anda yerinden kalkmayı reddetti. Şoför otobüsü durdurdu ve polis çağırdı. O güne kadar tek bir anında bile politika düşünmemiş, evine birkaç kuruş götürmekten başka derdi olmayan emekçi Rosa Parks tutuklandı. Haber şehir sakinleri arasında hızla yayıldı. Siyahlar ve insan hakları savunucuları nasıl bir tavır alacaklarını tartıştılar. Pazar günü bir kilisede ortaya çıkan otobüs boykotu fikri benimsendi. 





Rosa Parks’ın tutukluluğunun üçüncü gününde insan hakları tarihine ‘Montgomery Otobüs Boykotu’ adıyla geçen görkemli eylem başladı. Kırmak yoktu, dökmek yoktu, yakmak yoktu… Yeryüzünde vicdanı olan herkesin yüreğine dokunacak sessiz ve insani bir direnişti bu!.. Tıpkı ülkemizde gerçekleşen gezi eylemlerinin ardından, Erdem Gündüz’ün başlattığı ‘duran adam’ eylemleri gibi!.


Siyahlar tam 382 gün boyunca otobüslere binmediler. İşlerine okullarına yürüdüler. Sıradan bir ev kadının anlık direncinin ilk kıvılcımını yaktığı bu etkileyici eylem, arkasındaki isimle beraber büyümeye başladı. Rosa Parks’ın tutuklandığının ertesi günü ne yapılabilir diye konuşmak için toplanan grupta bulunan Dexter sokağının küçük Baptist kilisesinin 26 yaşındaki genç vaizi Martin Luther King Jr, kısa sürede eylemin dinamosu oldu. Ve‘Montgomery Otobüs Boykotu’ King’in örgütlediği barışçıl direnişler içinde en mutevazı ve en başarılı eylemi oldu.


1956 yılının sonunda Yüksek Mahkeme’nin ırk ayrımcılığını yasaklamasıyla başarıya ulaşacak eylem süresince King, silahlı saldırıya uğradı. Evi bombalandı. Defalarca tutuklandı. Ancak, tek birinde bile öfkelenmedi, şiddeti meşru savunma olarak görmedi. Şiddeti savunan her siyahın karşısına en önce o dikildi. Eylemler kısa sürede güney eyaletlerini aşıp tüm ülkeye yayıldı. Bu eylemler sonucunda, 1964 yılında Sivil Haklar Yasası ve 1965 yılında siyahlara da oy hakkı veren yasa kabul edildi.


Bu yoğun dönemin toplumsal hafızada yer eden en önemli anıysa 28 Ağustos 1963 günü yaşandı. Kongre önünde yaklaşık yarım milyon kişinin toplandığı yürüyüş Amerikan tarihinin en büyük kitlesel gösterisi oldu. Marlon Brando’dan Charlton Heston’a, Joan Baez’den Bob Dylan’a kadar çok sayıda dev ismin de katıldığı gösteride King’in yaptığı  “I Have a Dream (Bir rüyam/hayalim var)” adlı konuşma, sadece Amerikan tarihinin değil, insanlık tarihinin en ünlü hitabelerinden biri oldu.


‘Bir rüyam var’ konuşması King’in şöhretini ülke dışına da taşıdı.


King görevi süresince birçok defa yazı ve konuşmalar yaptı. 1963 yılında yazdığı, "Birmingham Hapishanesinden Mektup" adalet arayışının tutkulu bir göstergesiydi. ABD'de ırksal önyargıyı yıkmak için şiddet içermeyen bir direniş sergilediği için, 14 Ekim 1964’te daha 35 yaşındayken bugüne kadar ödüle layık görülen en genç insan olarak kendisine Nobel Barış Ödülü verildi.


King, 1964 yılında yazdığı "Neden Bekleyemeyiz" (Why We Can't Wait) adlı kitabında, çeşitli defalar siyah Amerikalıların tarihi haksızlıklar nedeniyle tazminat alması gerektiğini ifade ederek, beyazlarla siyahlar arasındaki ekonomik farkı kapatmak için sadece siyahlara eşitlik sağlanmasının yeterli olmadığını söyledi.  


"Kanlı Pazar" olarak adlandırılan, Yurttaş Hakları Hareketine halk desteği sağlanması konusunda bir dönüm noktasıydı. 7/8 Mart 1965 tarihindeki yürüyüşler  King'in iradesine aykırı olarak yerel yurttaş hakları çalışanları tarafından devam ettirildi. Göstericilere karşı polisin uyguladığı şiddet, geniş bir şekilde yayınlandı ve görüntüler toplumda büyük bir infial uyandırdı. İkinci teşebbüs 9 Mart tarihinde yapıldı. King, bu denemede göstericileri Selma şehrinin dışındaki Edmund Petrus Köprüsünde durdurdu. King, bu hareketini önceden şehrin ileri gelenleriyle müzakere etmişti. King'in bu beklenmedik hareketi, yerel hareket arasında sürpriz bir kızgınlığa neden oldu. Yürüyüş tam olarak 25 Mart'ta devam etti ve sonuçlandı.


3 Nisan 1968 gecesi Memphis’te bir kilisede toplanan 2 bin kişiye, bir gün sonra olacakları adeta sezmişçesine, tarihe ‘’Mountaintop Hitabeti’’ diye geçen hüzünlü bir veda konuşması yaptı;


Bundan sonra bana ne olacağı önemli değil. Herkes gibi ben de uzun yaşamak isterim. Ancak artık bununla ilgilenmiyorum. Sadece Tanrı’nın iradesine teslim olmak istiyorum. Bu gece çok mutluyum ve hiçbir şeyden endişe etmiyorum. Hiçbir insandan korkmuyorum. Tanrı bana dağın zirvesine çıkma lütfunda bulundu. Oradan etrafa baktım. Ve ‘Vaadedilmiş Ülke’yi gördüm. Ben oraya sizinle ulaşamayabilirim. Ancak bu gece bilmenizi istiyorum ki biz halk olarak o vaad edilmiş ülkeye ulaşacağız”.


King, bu konuşmasından 10 saat sonra 4 Nisan sabahı, Memphis’te kaldığı ve bugün müzeye dönüştürülmüş Lorraine Motel’in balkonuna hava almak için çıktığı sırada dürbünlü bir tüfekle atılan tek kurşunla yere yığıldı. Yardımcısı rahip Jesse Jackson’ın dizlerinde 50 dakika sonra hayatını kaybetti. Martin Luther King’in ölümü ülke çapında büyük şiddet olaylarına yol açtı. 60 şehirde çıkan isyanlarda 46 kişi öldü. Aynı akşam Indianapolis’te seçim kampanyası için bulunan başkan adayı Robert Kennedy, hemen şehrin siyahların yaşadığı gettosuna gitti.


Size çok acı bir haberim var; Martin Luther King bu akşam öldürüldü. Eğer böyle bir insafsızlık karşısında içinizde doğan nefret ve kızgınlıkla bütün beyazları suçlamaya kalkışırsanız, hatırlayın ki ben de aynı tür duygularla doluyum. Benim de ağabeyim öldürüldü. Hem de bir beyaz tarafından."


Robert Kennedy de, bu teselli konuşmasından sadece 4 ay sonra, 5 Haziran 1968'de Los Angeles'ta öldürüldü.


Bugün 4 Nisan 2014. Martin Luther’in katledilişinin üzerinden tam 46 yıl geçmiş. Irkçılıkla mücadele eden 'Halk Kahramanı' Martin Luther King’i,  ölüm yıldönümünde sevgi ve saygı ile anarken, King'in 1963 yılında tüm dünyayla paylaştığı 'hayaliyle' sözlerimi tamamlıyorum...  


 Bir Hayalim Var!


Bir rüyam var! Gün gelecek, eski kölelerin evlatlarıyla eski köle sahiplerinin evlatları, Georgia'nın kızıl tepelerinde kardeşlik sofrasına birlikte oturacaklar.

Bir rüyam var! Gün gelecek, Mississippi eyaleti bile, adaletsizliğin ve baskıların sıcağıyla bunalıp çölleşmiş olan o eyalet bile, bir özgürlük ve adalet vahasına dönüşecek.

Bir rüyam var! Gün gelecek, dört küçük çocuğum, derilerinin rengine göre değil, karakterlerine göre nitelendirildikleri bir ülkede yaşayacaklar. Bugün bir rüyam var benim.

Bir rüyam var! Gün gelecek, Alabama eyaleti, valisinin ağzından hep ‘müdahale’ ve ‘yasak’ sözleri dökülen o eyalet, küçük siyah oğlanlarla küçük siyah kızların, küçük beyaz oğlanlar ve küçük beyaz kızlarla el ele tutuşup kardeşçe birlikte yürüdüğü bir yere dönüşecek.

Bugün bir rüyam var benim. Bizim umudumuzdur bu. Güneye dönüşümde içimde taşıyacağım inançtır. İşte bu inanç sayesinde umutsuzluk dağını yontup bir umut anıtı yaratacağız. Halkımızı saran ahenksiz bağırtıları, bu inanç sayesinde güzel bir kardeşlik senfonisine dönüştüreceğiz. Bu inanç sayesinde birgün özgür olacağımızı bilerek hep beraber çalışacak, hep beraber dua edecek, hep beraber mücadele edecek, hep beraber hapse düşecek, özgürlük için hep beraber ayağa kalkacağız.
Öyleyse New Hampshire'in dev tepelerinden yankılansın özgürlük. New York'un ulu dağlarından özgürlük yankılansın... Her bir dağın yamacından yankılansın özgürlük.

Özgürlüğün yankılanmasını sağladığımızda, her kasabadan ve köyden, her eyaletten ve kentten özgürlüğün yankısını duyduğumuzda, o gün yakın demektir ve o gün tanrının bütün kulları, siyahlar ve beyazlar, Yahudiler, Hıristiyanlar, Müslümanlar,  Budistler herkes el ele tutuşup eski bir zenci ilahîsini söyleyecekler:

Sonunda özgürüz! Sonunda özgürüz! Şükürler olsun Tanrım! Sonunda hepimiz özgürüz!



*****


Martin Luther King'in ırkçılıkla mücadele yolundaki hayali büyük ölçüde gerçekleşti. ( Beyazlar, Afro-amerikalılar'ı  içlerine ne kadar sindirebildiler! bunu bilebilmemiz güç olsa da) Artık siyahlar da beyazlar kadar eşittir diyebiliriz! 



Bir de özgürlükler adına önemli bir sözü daha var King'in; 




"Özgürlük, hiçbir zaman ezenler tarafından verilmez; ezilenler bunu kararlı bir şekilde talep etmelidir."


Peki ya bizler, bize vaat edilen 'özgür' bir ülkeye kavuşabildik mi dersiniz!

Bunun yanıtını sizler de biliyorsunuz!..

O halde!..  


"pes etmicez "

  


"Bazen güzel şeyler de oluyor."

Bakın Kıymet Teyzemize bizim!



 


 


(*) Martin Luther King - Görsel: Buradan


Yardımcı Kaynak: Wikipedia, İnt. Medyası




No comments:

Post a Comment